Gül ağacının ve suyun yoksun olduğu,
kuraklığın ve ıssızlığın hükmettiği bir coğrafyada
omuzlarının üzerinden kan gülleri açtırdım sevgilim.
O çizdiğim ağacın altına,
mutluluğuma aleyhtar gözlerini
sakallarını, parmak uçlarımla gezinmek istediğim o huysuz diyarı,
ve dudaklarını, bin bahardan daha bahar,
çizdim.
Adını da yazdım, korktum
Bu coğrafyada bir başkasıyla karıştırılma ihtimalinden.
Çünkü, tanımadıkça ayırmak zor seni emsalinden.
Ben bir kez tanıdım,
o tanış ki isimsizler mezarında çırılçıplak yürüttü beni bir gece vakti.
Derviş oldum, meczup oldum, ayyaş oldum, bilgin oldum, seyyah oldum, ses oldum, taş oldum.
Onca şey oldum ama ben seni yalnız bir kez tanıdım.
Gururum müsâde etse,
bir kez daha tanırdım.