Ölenlerin adını unutma, türkülerin, meydanların

Geçen yıl, bu zamanlar Türk Eğitim Sistemi dersi alıyordum. Bugün saldırıda katledilen Mikail Aslan’ın verdiği bir dersti. Birgün derste “sadece zenginlerin, yani şöyle, hem ekonomik hem de entelektüel anlamda zenginlerin öğretmen olması gerek” gibi bir cümle kurdu. Çok öfkelendim, dersin sonuna kadar sinir içinde oturdum. Konuşursam ben değil, öfkem konuşacaktı. Dersten çıktım. Soğuk bir şeyler içtim, çimenlerde oturdum, kitap okumaya çalıştım. Ne yaptıysam öfkem geçmedi. Dönemin başında Mikail hoca mail adresini tahtaya yazmıştı. Mail atıp içimi dökmeye karar verdim. Mail aşağıdadır:

Merhaba,
Ben Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi ve Bilimsel Araştırma derslerinizi alan, 3. sınıftan öğrenciniz kotuvegan. Bugün derste söylediğiniz sözler üzerine buradan yazma gereği duydum çünkü bunu tartışacak kadar iyi hissetmedim kendimi.

Geçen kış bir film izlemiştim, ismi Marina. 2013 yılında yapılmış, yönetmeni ise Stijin Coninx. Film İtalyan şarkıcı ve akordiyonist Rocco Granata’nın hayat hikayesini konu alıyor. Rocco’nun babası İtalya’dan Belçika’ya kömür madenlerinde çalışmak için gidiyor. Ailesini yanına alıyor. Rocco çok iyi derecede akordiyon çalarken herkesten duyduğu tek cümle “Neden baban gibi madenci olmuyorsun? Senin baban madenci, sen de madenci olacaksın” Rocco bundan çok kötü etkileniyor, sınıfsal farklılığın nelere yol açtığı film boyunca gösteriliyor. Öyle ki, hükümet, madencilerin çocuklarının da madenci olması için yaptırım uygulamaya kalkıyor. Bugün söylediğiniz cümleler bana o filmi hatırlattı. “Bence” diye başladınız. “Sadece zenginlerin, yani şöyle; hem ekonomik hem entelektüel açıdan zenginlerin çocuğu öğretmen olmalı.” Ellerinizi başınızın yanına dar açıyla getirdiniz, “fakirler böyle”, sonra açıyı genişlettiniz ve “zenginler böyle”. Üzerine eklediniz, “Siz hiç bir doktorun, avukatın, savcının çocuğunun öğretmen olduğunu gördünüz mü?” Ben bugün kendimi çok kötü hissettim. Susmanın utancını da hep yaşayacağım. Eğitim fakültelerine girmek için gelir düzeyi ne kadar olamalı peki diye soramadım size. 4000- 5000- 6000…? Bir doktor, avukat, savcının geliri nedir mesela? Gerekli entelektüelliği nasıl ölçmeyi düşünüyorsunuz?

Bu ülkede ne kadar sorun yaşıyorsak yüzeysellikten yaşıyoruz. Bugün eğitim hakkında bahsettiğiniz sorunların hepsi öğretmen yetiştirmedeki eksikliklerden ve hizmet içi eğitimden kaynaklanıyor. Kimsenin sınıfsal seviyesinden değil. Sizin bakış açınızla işçinin işçi, memurun memur kalması gerek belki ama filmin sonu öyle bitmiyor. Rocco Granata ünlü bir şarkıcı oluyor çünkü bunun için Hülya Avşar’ın kızı Zehra’dan inanın daha çok mücadele ediyor.

İşçi sınıfından geliyorum. Eğitim yaşamım boyunca sizin bugün söylediğiniz sözlerle karşılaştım. Dönemin başında herkesin anne babasının yaptığı işler tek tek sorulur, dönem içinde rütbeli asker cocuklarına, öğretmen çocuklarına yapılan muamele farklı olurdu. Tabii ben dar gelirli bir çevrede yaşadığım için bizim sınıfta avukat çocukları olmazdı; olsaydı da tıpkı gelir düzeyi daha yüksek ailelerin çocukları gibi bir şey bilmedikleri için tokatlanmazlardı. Yaşamım boyunca karşılaştığım ayrımcılıkların içinde en çok sizinki incitti. Öğretmen yetişiren bir insandan duymasaydım keşke bunları.

Okur musunuz, okumaz mısınız bilmiyorum. Çok uzun oldu ama söylemeseydim kendimi kötü hissedecektim. Umarım bugün söyledikleriniz hakkında biraz daha düşünmeye fırsatınız olur ve umarım zengin ve entelektüel öğretmen hayali yerini entelektüel öğretmen hayaline bırakır. Çünkü insan içine doğduğu sınıfı ve sosyal çevreyi seçemiyor.

Saygılar.

Bu da Rocco Granata’nın en ünlü şarkısı:
https://youtu.be/sIYjIw6VmvE

Mail adresini kontrol etmiyordur rahatlığıyla içimi dökmüştüm o an. Düşündüğüm gibi olmadı. Ben mesajı 9.13’te attım. Mikail hoca 10.12’de yanıtladı. Yanıtı şöyleydi:

Merhaba,

Bu mesajı yazmanıza çok sevindim; çünkü dersin malum kısıtlı ve konudan konuya geçen süreci içerisinde bazı yanlış anlamalar/anlaşılmalar olabiliyor. Bugün de sanırım böyle bir durum gerçekleşmiş. Bunda benim hatam var büyük ölçüde. Önce birkaç küçük açıklama ile başlayayım:

1 – Ben bir köyde doğdum, büyüdüm, ilkokulu bitirdim; yani çiftçi çocuğuyum.
2 – Aşağıda kendimi ifade etmeye çalışacağım ancak hemen belirtmem gerekir ki asla mesleklerle sosyal sınıfları eşleştirmek gibi bir yaklaşımım olamaz. Bu durum benim hayat felsefeme, düşüncelerime, kısacası her şeyime aykırı.

Benim söylemeye çalıştıklarım senaryo, hayal yani. Matematik teorilerini ispatlamaya çalışırken çokça kullanılan bir yöntemdir. Olmayan ergi yöntemi. Yani şöyle; kabul edelim ki bütün öğretmenler belirli bir sosyal sınıftan gelsinler. Örneğin, üst sosyal sınıf. Böyle bir durumun sonuçları neler olabilirdi? Bu soruya farklı cevaplar verilebilir. Ben, (olmaz ya) böyle bir durumda bazı yönlerden (bunları tartışabiliriz) halihazırda öğretmenlere atfettiğimiz bazı problemlerin yaşanmayacağını düşünüyorum. Bunu kesinlikle sizin mesajınızda ifade ettiğiniz gibi şu anlamda kullanmıyorum: “Sadece zenginlerin, yani şöyle; hem ekonomik hem entelektüel açıdan zenginlerin çocuğu öğretmen olmalı”. Bunu bir benzetme olarak kullandım sadece. Yani öğretmenler halihazırda sahip oldukları kültürel sermayeleri bakımından (bu durumu kendimize itiraf etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum, çevrenizden siz farklı bir öğretmen imajımı algılıyorsunuz bilemiyorum) öğretmenlik mesleği için biraz sıkıntılılar. Ben (kendim de o gruptan geliyorum) sadece bir tespit yaptım kendimce. Asla bir üst bakış, beğenmeme ya da hakir görme gibi bir durum söz konusu değil. Böyle bir algı oluşturdu isem kendi adıma özür dilerim.

Ellerinizi başınızın yanına dar açıyla getirdiniz, “fakirler böyle”, sonra açıyı genişlettiniz ve “zenginler böyle”. Üzerine eklediniz, “Siz hiç bir doktorun, avukatın, savcının çocuğunun öğretmen olduğunu gördünüz mü?”

Yukarıdaki ifadeye gelince, sanırım küçük bir ayrıntıyı kaçırdınız. Ben devam eden cümlede entelektüel zenginlik diye düzeltmiştim. Bu sözleri entelektüel fakirlik ve entelektüel zenginlik diye kullandım. Kaldı ki, kendi adıma parayı ve zenginleri hiç sevmem. Ancak bu durum bazı tespitler yapmama engel değil. Doktorun, avukatın, savcının çocuğunun öğretmen olmaması meselesi de bir tespit. Yoksa onların çocukları öğretmen olsunlar şeklinde bir temenni değil. Sadece demek istediğim, öğretmenlerin kim olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Öğretmenlerin yada herhangi bir insanın maddi zenginliğini hiç önemsemem, önemsemeyi de insan onuruna yakıştıramam; ancak bir öğretmenin ya da öğretmen adayının düşünsel sığlığını da asla kabul edemem. Sizin gözlemleriniz nasıl bilmiyorum ancak eğitim fakültesini 2-3 kitap okumadan bitirenler var (Burada kitap okumayı kutsallaştırmıyorum). Yani söylemek istediğim böyle bir derdi yok. İstisnalar mutlaka vardır, keşke daha çok olsa. Çünkü mevcut durumda, genel için konuşuyorum, bu sığlıkla eğitimsel sorunlarımızı çözemeyiz.
Sosyoloji de habitus diye bir kavram vardır. İnsanların pratikleri, davranışları, hareketleri sosyal yapıdan etkilenir, orayı yansıtır. Şimdi şunu da açıklayayım da tekrar yanlış anlaşılma olmasın:
Örneğin benim babam ilkokul mezunu, annem okula gitmemiş. Evimizde ben küçükken sadece 1 tane kitap vardı (bakın bunlar sadece tespit). Yani ailemin benim bugün sözünü ettiğim manada bir entelektüel birikimi yoktu, olması da gerekmiyordu. Çünkü hayatlarını devam ettirirlerken böyle bir birikime ihtiyaçları yoktu. Onlarında farklı anlamda birikimleri vardı.
Şimdi söylemek istediğim şu: eğer ben habitusuma hapsolup, çıkmak için bir şeyler yapmaz isem benim bir farkım kalmaz. Ama olmalı; çünkü ben çiftçi değilim, ev hanımı da değilim. Ben öğretmen isem; öğretmenliğin gerektirdiği entelektüel birikime sahip olmalıyım ve kendimi bu anlamda geliştirmeliyim. Böyle bir düşünce benim anne-babamı veya diğer kişileri beğenmemem anlamına gelmez diye düşünüyorum.
Son olarak şunları söylemek isterim. Asla susmayın, en azından benim derslerimde düşüncelerinizi özgürce ifade edebilirsiniz. Yanlış anlaşılma için (en azından ben öyle düşünüyorum) kusura bakmayın.
Aslında bu tür örneklerde sınıf kavramını kullanmayı çok tercih etmiyorum; ancak anlaşılmadığı için kullanmak durumunda kalabiliyorum. Evet dediğiniz gibi insan doğduğu sınıfı ve çevreyi seçemez; ama gerekli durumlarda bunlarda dönüşüm yapmak için çabalayabilir. Aslında bura da da sizin anladığınız manada sınıf kavramı değil demek istediğim, yukarıda açıklamaya çalışmıştım.
Keşke eğitim fakültelerine girmek için gelir düzeyi ne kadar olamalı peki diye sorsaydınız. Bende daha geniş açıklama yapabilirdim. Aklınıza yatmayan noktalar olursa yazın, cevap vermeye çalışırım. Umarım kendimi anlatabilmişimdir.
Mikail Yalçın

Evet hocam kendinizi anlatabilmiştiniz. Fevriliğimden utanmıştım o gün.

Ertesi hafta tenefüste beni yanına çağırdı. Çatı katında birkaç kişiyle paylaştığı bir odası vardı Mikail hocanın. “Küs müyüz?” dedi. “Değiliz hocam, mailinizi birkaç kere okudum ve demek istediğinizi anladım.” dedim. Mailim çok hoşuna gitmiş, ilk defa bir öğrencim böyle güzel kendini ifade etti dedi. Jean Claude Passeron ve Pierre Bordieu’nun Yeniden Üretim kitabının içine “Derste yaşanan yanlış anlaşılmadan ötürü bu kitabı kabul etmen temennisiyle, bundan sonraki yaşamında başarılar dilerim” yazıp imzaladı.

Bugün çok kıymetli bir insanı kaybettim. Bu sene maille kutladığım öğretmenler gününü seneye adına ağaç diktirerek kutlayacaktım. Olmadı. Mikail Hoca toprak oldu. Unutmayacağım seni hocam.

5 thoughts on “Ölenlerin adını unutma, türkülerin, meydanların”

  1. Bir yerlerde savaşlar oluyorken en güvenli yerde ölmek de adil değil tabii. Daha birçok şeyin adil olmadığı gibi. Dünyanın adalet anlayışıdır belki adil olmaması.. İşçi çocuklarının öğretmen olabilmesi kadar adil ama bir öğretmenin hep sefil yaşaması kadar adaletsiz.. Belki de işçi sınıfından çocukları anlayalım diye bizi sefil bırakarak adaletini gösteriyordur kim bilir…
    Çok üzgünüm…
    Sizlerin içine kendinden parçalar koymuş Mikail Bey. Sadece toprakta değil sizlerde yaşıyor o artık. Sizin sorumluluğunuz da onu Abdullahlara aktarmak…
    Müsaade ederseniz bu yazıdan ben de blogumda bahsederek öğretmeninizi birkaç kişinin daha tanımasını isterim.

    Liked by 1 person

    1. Sanırım asla bilgisine erişemeyeceğim bu adalet anlayışının. Öyle uzak, öyle yabancı ki kendimi bir başka gezegenden buraya atılmış gibi hissediyorum.

      Samimi duygularınız için teşekkür ederim. Mikail hocayı ve saldırıda katledilen diğer hocaları bilginin sonsuzluğunda ve özgürlüğünde yaşatacağım.

      Bahsederseniz memnun olurum, çok kıymetli bir insandı. Belki fikirleri blogunuzdaki başka insanlara ilham olur.
      Sağlıcakla…

      Liked by 2 people

  2. Öğrencilerine değer veren bir öğretmeninizi yitirmeniz çok acı! Ne yazık ki öğrencileriyle gerçekten ilgilenen, onların gelişmesi için ne gerekiyorsa yapan öğretmenler fazla değil! Toplumumuz ve sizin gibi öğrenciler adına çok üzgünüm. Artık Mikail Bey’in yerine siz geçtiniz, sorumluluğunuz büyük. Bu yazıyı yazdığınıza göre siz iyi bir eğitmen olacaksınız. Başarılar diliyorum.

    Liked by 1 person

    1. Çok donanımlı biriydi hocam. Üstelik öğretmen yetiştiren bir öğretmen olmak belki öğretmenliklerin en zorudur. Hakkıyla yerine getiriyordu görevini. Bu mailleşme bile öğrencilerinin fikirlerine ne kadar değer verdiğini gösteriyor. Keşke yaşayabilseydi ve kendi gibi insanlar yetiştirebilseydi.

      Samimi duygularınız için teşekkür ederim. Sizin de söylediğiniz gibi sorumluluğumuz büyük. Umarım hür düşünen çocuklar yetiştireceğiz.

      Sağlıcakla.

      Liked by 2 people

Leave a comment